Birlik

Levent Ağaoğlu –Hocam, Şangay 5 işbirliğiyle ilgili bir şey söylemek istiyorum. Şangay 5’in içindeki ülkelerin üç – dört tanesi Türk ülkeleri, birliğin kabadayıları kimler Rusya ve Çin. Bunun içi Türk dışı niye değil? Biz niye kabadayı olamıyoruz. İstanbul birliği, ne demek istiyorum, Şangay balıkçı köyü. Şangay’ı parlatan Den Şa Bing???, ikinci Mao dahi olamadı, şu an ikinci Mao “Xi Jinping” yeni geldi. Şu an konuştuğumuz Türk birliğini, Orta Asya aynen katılıyorum Ömer Aksoy hocama bunların hepsi İngiliz kodifikasyonu. Orta Asya, Ortadoğu, Orta Amerika say say bitmez. Ortadoğu’nun içinde zaten Hindistan’dı.

Şimdi bu kabadayılar için Bilge Tonyukuk, biz konuşmadık bu birliğin içinde, İstanbul birliği adı altında geniş bir şekilde tutmak. Amerika birlik, Avrupa birlik, İngiltere birlik, hepsi birlik.  Hocam söyledi ki, benim de şu an şiarım, dilde, fikirde, işte birlik. Rusya’da üç tane G var, Gasparaski, Galiyev, Gumilev. Gumilev’in eski Türkler doktora tezini daha yeni okuyorlar, Türkçede yazılmamış bu kitap. Hindistan’a bir kitap buluyorsunuz, içinde Biruni’de var ki en büyük Hindistan incelemesidir ve indeksine bakıyorsunuz; güneş, ay, uzay.

Yalçın Hocam söylemişti, biz zamanında uzaydaydık, okusaydık. Hocam sorumu toparlıyorum dağılmadan, daha İran’ı katamadık işin içine ama Türk birliği dediğimiz zaman bunun adı da Büyük Asya’dır. Büyük Asya’da Antartik, Pasifik arasındaki bölgedir. Bir de üç A’dır, Avrupa, Asya, Afrika biz bugün Rusya’yı konuşuyoruz, Aleksander Dugin diyoruz. Rusya’nın Afrika’da hangi yaşanmış hayatı var, Hindistan’da hangisi var, Çin’in nesi var. Bu kabadayıların güç ellerinde ama Bilge Tonyukuk’tan gelen bilge güç bizde. Onu biz İstanbul birliği adı altında hayata geçirebilir miyiz?

Prof İlyas Topsakal  – Evet bu İstanbul birliği olsa iyi olur ama İstanbul’dan, Ankara’dan bir ses yok. Ama Kazakistan’dan ses var, böyle bir istek var. Bu bizim elimizde değil. Keşke İstanbul’da olsa. Ama şöyle bir şey var ki, Rusya ile Çin ikiyüz yıllık etki alanlarını, son on yılda birbirleriyle paylaşır vaziyetteler. Avrasya’nın aslında temeli bu. Paylaşıyorlar ve zaten var olan eski sistemi, hem ekonomik, hem siyasi, hem kültürel, hem sosyolojik olarak her şeyiyle başka bir şeye evirerek devam ettirmek istiyorlar. Bunu anlamak lazım, Türkler açısından bu böyle.

İkincisi, Türklerin o eski geçmişiyle ilgili Bilge Tonyukuk ruhuyla veya aklıyla, sonra sadece Bilge Tonyukuk değil, Türkistan, Türkler Müslüman olduktan sonra Selçuklu, Osmanlı ve devam eden orada Kuzey Moskova’ya kadar deştiğimiz  Deşti Kıpti havarisi de Müslüman Türktür ve Türk Devleti’dir.  Altın Orda hanlığı, Kazanhanlı, Sibir Hanlı, Kırım Hanlı, Pastaran Hanlı, bunları da çıkarmayalım tarihten. Doğu Türkistan Hanlıkları. Peki günümüzde bu aklı devam ettirecek enerjimiz var mı? Yok, bu bir reel gerçek. Dediğim gibi bunu yapacak bir insan da, coğrafyanın içinde bir sürü insan tipi var, birbirini anlamıyor. Şurada ki tabloda, Kazakistan’ın, Özbeklerin , Azerbaycan’ın ve Türkmenlerin farklı tarihlerde kabul ettiği alfebeleri görüyorsunuz. Birbirine hiç benzemiyor biliyor musunuz. Bir dilde sesli harf önemli -A, E, I, İ, O, Ö, U, Ü- bu çok önemli. Bunu fonetik olarak bozarsanız, Abdulvahap Hocamın da bir yazısı var, gördüm, okudum o da benim gibi düşünüyor. Ben Azerbaycan 2008’de ki kongrede çok eleştirdim ve o zaman gençtim daha anlamıyorum da mevzuyu, cahil olunca daha çok kızıyorsunuz. Öyle bir alfabe kabul ediyorsun ki yani Kiril’li daha iyi anlayabiliyorduk ve Kiril’den daha iyi ses veriyor. Ben Anadolu’daki köylüye ve Kazak’taki ????(2:07;23) aynı sesleri duyuyorsunuz. Ama bu sesler hepsi bozuyor daha gittikçe uzaklaşıyor demektir bu. Fonetik bozuluyor.

Bu dil bilimcilerin işi, kavramların hepsi farklı. Yani o zaman Abdulvahap Hocamın dediği gibi de yani Türkistan’da en azından tarihsel bir şey var. O bilgi orada olmalı. Biz daha 1940’larda neler yapmışız.  Ortak kelimeleri de atmışız. Hiç kendimize dönüp bakmıyoruz yani. Türkiye Cumhuriyet Devleti 40’larda, 36’da Güneş Dil teorisiyle kendinden olanı da atmıştır. Azerbaycanlı kardeşim oturup kelimeyi Osmanlıca söylüyor, bizde olması gereken, bizim genç aval aval ağzına bakıyor, eski başbakanlar da dahil. Birisi de açıklama yapmıştı o zaman hiç unutmuyorum ben ya 98-99’da şimdi bunlar hep iyi tarafını konuşuyoruz. Biz kimlik olarak aynı yere gitmiyoruz. Lisan olarak da aynı yere gitmiyoruz. Size ben dinle ilgili bir şey söyleyeyim. Kafkaslar 1890’lara kadar Kadiridir, ondan sonra Nakşi ağırlıklıdır, Hanefidir, Maturidir. Osmanlı’nın devamıdır. Türkistan Nakşidir, Hanefidir, sunidir. Dinde hiç önemli değil bunlar. Ama bir medeniyeti temsil eder, aklı temsil eder, ruhu temsil eder ve bir kimliği temsil eder.

Peki ne oldu, Rusya Katerina’yla bir merkez kurdu. Sovyetler her şeyi kaldırdı. Yeni bir din olmayacak mı, tabii ki oldu, Özbekistan’da bir Arap’tan oldu, İsmail El Buhari, peki onların hocaları kimdi? Onların hocaları Vahabi’ydi. Bugün Kafkasya Vahabi oluyor, Selefi oluyor. Sen bırak şimdi Türklüğü, büyük dünyayı. Türkiye’deki Müslümanlar Selefi oluyor. Propaganda yapılıyor, Türk Milliyetçiliği, büyük devlet, şimdi bütün bunları bir kenara bırakın. Büyük devlet sahibi olmak istiyorsan insanın ‘büyük’ olacak. İnsan büyüklüğüne örnek; Yesevi ekolü olacak, Hacı Bektaş Veli gibi olacak, Hacı Bayram Veli gibi olacak, insanın öyle olacak. Hocan öyle olacak. Bu yoksa, olmayacak. Yoksa  böyle Çin kendine alır, Rusya kendine alır. Güzel güzel oynarlar, birisi batıdan beslenir, birisi İngilizden beslenir. Hocam da belirtti, biz bilim olarak bunları yapıyoruz ama okudukça ben de felsefi düşünmeye başladım. Bu işin temeli, artık insan yetiştirmek ve kavramak. O yüzden Kazakistan’a çok önem veriyorum. Türkiye’ye geldiler ve ülkelerine döndüler bu Kazak gençleri, düşünmeye ve üretmeye başladılar. Merkez olmaya çalışıyorlar Türkistan’da.  Bir gün Özbekistan, Kırgızistan, Azerbaycan’da böyle yaparsa, biz zaten yıllardır yapıyoruz da ama biz Batı’ya çok yakınız, onlar kadar avantajlı değiliz. Olaya bir de böyle bakalım diye cevap verdim hocam.

ASAM Konferansı. 15 Ocak 2018

Önceki İçerik
Sonraki İçerik
leventagaoglu
leventagaogluhttps://www.agaoglulevent.com
Düşünür, Araştırmacı Yazar, Şair. 1983 yılından buyana ihracat profesyoneli olarak çalışan Levent Ağaoğlu, 1997-2001 yılları arasında Hong Kong’da yaşadı; yaklaşan Büyük Asya Yüzyılı’nın ayak seslerini duydu hep. İsmail Gaspıralı’nın “Dil’de, Fikir’de; İş’te Birlik” idealinin peşinde koşarak Türk Evi, Düşünce ve İş Ocağı kitap serileri üzerinde çalışıyor; mütefekkir ve müteşebbis gözlem ve birikimlerini yazıya geçiriyor.

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz


TWITTER

Son Eklenenler