Ana SayfaSöyleşilerDış DünyaYaşar Kalafat ile Türkistan

Yaşar Kalafat ile Türkistan

Levent Ağaoğlu – Bu toplantı için çok teşekkür ederim. Ben Yaşar Bey’in kitaplarını biliyorum ama karşınızda bu toplantıyı dinleyince benim çıkardığım netice Evliya Çelebi yaşıyor. Duvarda asılı olan posterde Yaşar Bey’in elliye yakın kitabı var. Balkanlardan Türkistan’a kadar çok değerli kitaplarınız var. Şimdi Balkanlarda Balkan kelimesi var, Türkmenistan’da Balkan eyaleti var.

Şimdi bu birliktelik, Türkistan kavramı bizde Doğu Türkistan olarak biliniyor ama koca Türkistan coğrafyası var. Coğrafyası diyorum, bir siyasi birliktelikten falan bahsetmiyorum. Bu coğrafya kavramını biz ne zaman hatırlayacağız. Bu anlamda sizin gezginci Evliya Çelebi tarzında eserlerinizin de böyle parça buçuk kitaplar halinde değil de, bir külliyat halinde yayınlanarak endekslenmesini bu bizim Türk entelijansiyasının bir görevidir, diye düşünüyorum. Buradan bir vazifeler çıkartıyorum entelijansiyaya. Çok teşekkür ederim.

Yaşar Kalafat – Evvela bu çalışmaların entelijansiyayla hiçbir ilgisi yok. Allah bilir bu böyle.

Levent Ağaoğlu – Entelijansiyadan kastım entellektüeller, aydınlar.

Yaşar Kalafat – Benim bir enteliyansiyam var o da burada oturuyor her kitabımda 40-50 tane alıyor. Allah razı olsun. Bende o parayı yayınevine veriyorum, toptan maliyetine oradan kitap geliyor. Böylece o kitaplar satılmış olduğu için oradan prestij kazanıyorum. Allah kabul etsin. Türkistan, malum bir Türkistan var. Doğu Türkistan var, Batı Türkistan var. Doğu Türkistan bugün Çin’in işgalinde, Batı Türkistan ise Kazakistan, Türkmenistan, Kuzey Afganistan ondan sonra Özbekistan o coğrafyayı kapsıyor. Terminolojiye gelince, biz maalesef Batı terminolojisini, ben şimdi terminoloji diyorum marifetmiş gibi kullanmaya meraklıyız. İşte onun yerine şimdi Orta Asya geldi, Türkistan’dı onun ismi, Batı literatürünün, edebiyat literatürünün hastasıyız.

Ben kitaplarımın hepsine muhakkak dizin ekliyorum. Çünkü o dizinlerden hareketle yeni çalışmalar yapmak kolaylaşıyor. Ancak bir hafta evvel çıkan beş kitabın dizini olmadı. Şimdi benim kitaplarımda editörüm, yazarım, kapak kompozitörüm, dağıtımım, hepsini  Cihan Bey biliyor, ben 78 yaşına girdim, daha fazlası olmuyor artık. Sonrasına kalan bir şey bu,  benden sonrakilere hayırlara vesile olursak. Balkan kelimesi malum dağlık demek. Hal bu olunca bu terminoloji Bosna Hersek’te var, Romanya’da var, yine Batı Trakya’nın bazı kısımlarında var, Anadolu’da var. Hatta Atatürk’ün Kürtlere dağlık Kürtler demesi de afaki değildir, bununla ilişkilendirilmiştir. Mesela Karabağ’da olduğu gibi. Dağlık, dağlı olmak hatta Azerbaycan’da Dağlılar diye bilinen çok küçük bir etnik kesim vardır, o bizim adeta ovaya inmeyen kesime verdiğimiz bir isimdir.

Dinleyici – Mustafa Kemal Atatürk’ün bizzati kendisi, o olayların içerisinde yaşayarak elde ettiği tecrübelerle aksaklıkları, fazlalıkları dizayn edip anlatırken, geri dönüp Osmanlı İmparatorluğu’nun büyük bir devlet olduğunu ifade etmiyor mu? Şöyle ki, ben Atatürk’ü Osmanlı İmparatorluğunun bütün kazanımlarına karşı duran bir şahsiyet olarak bilirim veya öyle empoze edildi bize.

Kamil Veli Nerimanoğlu – Atatürk, hiçbir zaman öyle olmadı. Cumhuriyet’in ilk on yılı kuruculuk devridir, ağır bir devirdir. İster istemez bazı şeylerden kopmalar ve devrimler gerçekleşmesi lazımdır. Ama elbette ne Atatürk, ne onun kabul ettiği devlet erkanı hiçbiri Osmanlı’ya karşı değildir. Ve kültür olarak adet, gelenek, millet olarak biz Osmanlı’nın devamıyız. Atatürk yalnız Türkiye’nin değil, Türk Cumhuriyetlerin ve Türk topluluklarının yani Türk dünyasının, arkadaşın Türkistan dediği -Türklerin yaşadığı yer- demektir, Türkeli veya Türkistan geleneklerinin hepsini o şartlarla altında dikkate almıştır. Bence o daha çok şimdiki siyasilerin, muhaliflerin, beğenmeyenlerin fikridir. Osmanlı-Türkiye Cumhuriyeti karşılaştırması gerçekleştirmeye çalışırlar, doğru değildir bu.

leventagaoglu
leventagaogluhttps://www.agaoglulevent.com
Düşünür, Araştırmacı Yazar, Şair. 1983 yılından buyana ihracat profesyoneli olarak çalışan Levent Ağaoğlu, 1997-2001 yılları arasında Hong Kong’da yaşadı; yaklaşan Büyük Asya Yüzyılı’nın ayak seslerini duydu hep. İsmail Gaspıralı’nın “Dil’de, Fikir’de; İş’te Birlik” idealinin peşinde koşarak Türk Evi, Düşünce ve İş Ocağı kitap serileri üzerinde çalışıyor; mütefekkir ve müteşebbis gözlem ve birikimlerini yazıya geçiriyor.

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz


TWITTER

Son Eklenenler