Ana SayfaSöyleşilerDış Dünyaİlk Köyler, Faruk Sezgin ile

İlk Köyler, Faruk Sezgin ile

Levent Ağaoğlu –Harika bir konu, İstanbul dünyanın merkezi 0 meridyen konusunu zaten ASAM üstlenmiş durumda. Bunun misyonerliğini yapıyor öyle diyelim. Şaban Bey son derece değerli bilgi verdi başta. Ben 58 doğumluyum. Şaban Bey’de 57 yılında İstanbul’a gelmiş. Adı üzerinde, bahsettiği gecekondu Türkçe bir kelime. Türklerin koyduğu bir isim. Köy de Türkçe bir kelime. İstanbul’u biz geri almışız ama Şaban Bey’in bahsettiği o kanun, toprakların sürekli mikroorganizmalar gibi bölünmesi. Demek ki biz daha devletimizi geri alamadık. O kanun değiştiği zaman biz de devletimizi geriye alabileceğiz. Dünyada tarım kıymetleniyor. Biz tarımdan dışarı çıkıyoruz, bu nasıl mümkün olabiliyor? Burada bir şey var. 1946 yılını çok önemsiyorum. Savaşın bittiği 1946’da Türkiye’de çok partili hayatın başladığı ve on bir milyon nüfusun olduğu Anadolu‘da ilk kez köylere traktör giriyor. Bizim bütün gün konuştuğumuz köyden kopma hadisesi yaşanmaya başlıyor. Çünkü insanlar köyde işsiz kalıyorlar. Menderes döneminde traktör sayısı ona katlanıyor.

Bu vazgeçilmez bir gelişmeydi. Şimdi bugün çok önemli, Türkiye’yi demokrasiye yöneltecek insanlar.  İstanbul’u çok önemsiyorum. İstanbul kötüye gitmiyor, iyiye gidiyor. Dünyanın merkezi olma konumunu tekrar ele geçirme aşamasında. Bugün Marmaray’la karşıya geçiyorsunuz. Yıllar önce arabamı sattım, arabasızım. Ne gerek var, yani bin toplu taşıma araçlarına çok kısa bir şekilde karşıya geçebiliyorsunuz ama eksik, Kazlıçeşme’de bitiyor.

Bunu sormamız lazım, bu neden sapa bir yerde bitiyor? Bunun hesabını sormamız lazım, bu neden Halkalı’ya kadar devam etmiyor. Buraya kadar neden planlanamıyor? Soruyu şu şekilde soracağım: Şehirleşme özellikle konunuz Hüseyin Bey, Türkler köylerde ne zaman yaşamaya başladılar? Moğollar çadırlarda yaşıyorlar, biz Türkler hep göçebe miydik? Yine Şaban Bey’in bahsettiği tarzda söylüyorum, Çatalhöyük’ü biliyoruz, Çatalhöyük Türklere ait değildir, orası bize ait de Çatalhöyük milattan önce sekiz, on bin yıl önce Anadolu’da bir yerleşme. Gidelim oraya Türk olmayan arkeologlar tarafından başlatılmış birtakım vakıflar falan var. Ben bir Türk olarak, on bin yıl önce, milattan sekiz bin yıl önce nerede yaşadığımı neden bilmiyorum? Türkler neredeydi?

Neden Cumhuriyet bunu bana öğretmedi? Köy hakikaten Türkçe bir kelime, şehir bize ait olan bir kelime değil. İlk köyler neredeydi? İlk yapı malzemeleri nelerdi? Biz çadırda mı yaşıyorduk? Anadolu’nun dışında bulunduğumuz coğrafyada hangi yapı malzemeleri kullanılıyordu? Köy yaşantımız nerede başlamıştır?

Hüseyin Koç – Valla çalışmadığım yerden sordunuz. Türk tarihi ile ilgili Türklerin yerleşik hayata geçişi ile ilgili çok fazla bilgi sahibi değilim, doğruyu söylemek gerekirse ama sonuçta bir Göktürk anıtları biliyorsunuz yazıtları var. Yani bu konuya Faruk Ağabey daha iyi cevap verir.

Faruk Sezgin – Olur, Levent Ağabey hakkını helal et. Şimdi “Cumhuriyet bize niye öğretmedi” sözünüze katılamayacağım. Siz 58 doğumlusunuz, ben de 57 doğumluyum. Önemli olan sizin öğrenip öğrenme isteğiniz. Ben mesela şunu çok iyi biliyorum. Moğolistan’da, Türkistan‘da, Türkmenistan‘da beş bin yıllık, on bin yıllık şehirlerin bulunduğunu, arkeologlar bunları buldular, arkeolojik tarihte yayınladılar. Şimdi bakmayın biz göçebe, çadır toplumuyuz diyoruz ama ben o bölgelere gittim, gezdim, gördüm. Ben de Cumhuriyet çocuğuyum ve bana bunu öğretti. Önemli olan biz ne istedik. Şimdi biz hep Cumhuriyet kurulduğunda şununla büyüdük. Türkiye Cumhuriyeti’nin iki tane baş ağrısı var.

Bunu gayet iyi biliyoruz. Bize onu öğrettiler. Bir tanesi din, bir tanesi de güneydoğu meselesi. Ama öyle değil, biz ülkemizi sevmek zorundayız. Ben onu söylüyorum, aklımız var, iyi bir milletiz, ahlaklı bir milletiz. Ama bunu iyi kullanacağız. Yani çok güzel bir şey söyledin Cumhuriyet öğretmedi. Öğretti, ben 57 doğumluyum. Şu anda Moğolistan’da, Türkistan’da onbin yıllık şehirler bulundu. Ve bunlar bizim ecdadımızın. Bunları isterseniz girin internete, girin arkeoloji çalışmalarına göreceksiniz. Ha biz Türkler bulmadık, İtalyanlar buldu, Amerikalılar buldu, Kanadalılar buldu.

Gelelim köy meselesine, bizim köyümüzde kimse kalmadı. Yapacak bir şey yok. Köyleri boşalttık,  İstanbul’a geldik. İstanbul da bizim,  İstanbul’dan bizde umutluyuz, bunun için buraya geldik. Bunlarda sorun yok, sorun daha güzel bir hayata nasıl ulaşırız? Niye biz hep geriden geliyoruz. Dediğim gibi 68’de geldim, filmlerde görüp, düşünüyordum “Niye bizim Türk çocuklarımız gürbüz değil, güzel okullarda değil, güzel öğretmenlerle değil”. Ben ilkokulu köyde bitirdim, bir tek oda, bir öğretmen, bir-iki-üç-dört beş, çoğu bilir bunu aynı sınıftaydık. Öğretmen birinci saat bir sınıfa, ikinci saat bir sınıfa böyle ders yaptık. Daha güzeline layık değil miyiz, bizim neyimiz eksik. Bunları araştırırsak tarihte o soruların cevaplarını daha iyi bulacağız.

leventagaoglu
leventagaogluhttps://www.agaoglulevent.com
Düşünür, Araştırmacı Yazar, Şair. 1983 yılından buyana ihracat profesyoneli olarak çalışan Levent Ağaoğlu, 1997-2001 yılları arasında Hong Kong’da yaşadı; yaklaşan Büyük Asya Yüzyılı’nın ayak seslerini duydu hep. İsmail Gaspıralı’nın “Dil’de, Fikir’de; İş’te Birlik” idealinin peşinde koşarak Türk Evi, Düşünce ve İş Ocağı kitap serileri üzerinde çalışıyor; mütefekkir ve müteşebbis gözlem ve birikimlerini yazıya geçiriyor.

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz


TWITTER

Son Eklenenler