5D1C: Dil

2 Ekim 2015 Cuma

Türkler’in en zengin kültür hazinesi dilleridir. 3000 yıllık siyasi tarihleri boyunca Türkler diller, devletler ve dinler konusunda son derece zengin bir birikime sahip olmuşlardır.

Taş yazıtlar, el yazmaları bu zengin dilimizin hazineleridir.

Türk dili ve düşüncesi, 700-1200 yılları arasında tefekkür açısından dünyanın en açık bölgesi olan Türkistan coğrafyasında, mayalanmış, kadim yabancı diller ( Farsça, Arapça, Çince, Hintçe) ile etkileşerek, dünyanın en zengin bir dili haline gelmiştir. İnternet Düşünürü Nicholas Negroponte’nin bu konudaki tespitleri kayda değerdir.

Türkistanlıları, Çinlilerden ve Araplardan ayıran en önemli nokta, birden fazla dil bilmeleriydi. İnsanı şaşkına çevirecek sayıda farklı dilin ve alfabenin bulunduğu bir ortamda yaşamayı olağan kabul ediyorlar ve hangisine gereksinimleri varsa o konuda uzmanlaşmayı başarıyorlardı.

Yeni bir din taşıyan Arap orduları gelince, bazı görevlilerin ve entellektüellerin neler sunduğunu görmek için Arapların garip dilini öğrenmeleri son derece doğaldı. Ardından klasik Yunancadan tercüme edilmiş yazılarla tüccarlar gelmeye başladılar.

Çoğunlukla Hrıstiyan Arapların tercümeleri Orta Asya’daki bilim ve felsefeye yeni fikirler getiren çalışmaları oluşturdu. Zaman içinde halk bu konularda uzmanlaşacak ve eski Yunan akıl hocalarından daha ileriye gideceklerdi.

Türkistan coğrafyasından, Akdeniz/Beşdeniz coğrafyasına (Anadolu, Rumeli, Mezopotamya, Nilboyları, Afrika) sıçrayan Türk tefekkürü/düşüncesi; Türkistan’daki dinamizmini bu bölgelerde tekrar edememiş ve Türkler fethettikleri toprakları koruma güdüsü neticesinde, düşünce , yabancı diller ve yabancı kültürler konusundaki ilgilerini kaybetmişlerdir.

Bu ilgisizlik ve dışa kapalılık halen devam etmektedir.

75 ülke topraklarında hakimiyet sağlayan Türkler, bu ülkelerin dilleri ile ilgili de zengin bir birikime sahip olmuşlardır. Fakat bu zenginlik atıl durumdadır; kullanılamamaktadır.

Türkistan topraklarındaki altın dönemde yazılan Türkçe’nin ilk sözlüğü Divan-ı Lügat it Türk, Arap alfabesi ile yazılmıştı. 1928 alfabe değişiminden sonra da bu sözlüğü okuyamaz olduk.

Osmanlı İmparatorluğu’nun çöküş sürecinde Türkler üzerine konulan ipotekler, Türklerin dış kültürlere olan ilgilerini hedef almış ve ayrıca, binlerce yıldır kullanılan ve zenginleşen alfabenin, yazı dilinin terkedilmesi, kelime hazinesini de fakirleştirmiştir.

Böylece hem içeride hem de dışarıda kıskaça alınan kültürümüz; dilimizi de kısırlaştırmıştır.

Türkler bulundukları coğrafyalardaki dilleri baskı altına almamışlar fakat alıntı ve verinti zenginliğini önemsemişlerdir.

Hedefimiz; filolojik ilgiyi çoğaltarak, yabancı ülkeler ve kültürlere turistik bakışların haricindeki, tefekkür ve düşünce ile yönelerek, Batı’nın gerçek üstünlüğü olan FİLOLOJİ ve FELSEFE’de derinleşmektir.

Hazindir ki sözkonusu üstünlükler, Medeniyetimiz’in özünde yer almasına ve Medeniyetimiz bir Tefekkür Medeniyeti olmasına rağmen, diller ve düşünceler konusundaki üzerimizden atamadığımız kısırlık ve kısıtlılıklar; bizleri küçük dünyalara mahkum etmiş ve özümüzdeki Oğuz Kağan misyonunun, denizler ve ırmaklarından yoksun bırakmıştır.

Önceki İçerik
Sonraki İçerik
leventagaoglu
leventagaogluhttps://www.agaoglulevent.com
Düşünür, Araştırmacı Yazar, Şair. 1983 yılından buyana ihracat profesyoneli olarak çalışan Levent Ağaoğlu, 1997-2001 yılları arasında Hong Kong’da yaşadı; yaklaşan Büyük Asya Yüzyılı’nın ayak seslerini duydu hep. İsmail Gaspıralı’nın “Dil’de, Fikir’de; İş’te Birlik” idealinin peşinde koşarak Türk Evi, Düşünce ve İş Ocağı kitap serileri üzerinde çalışıyor; mütefekkir ve müteşebbis gözlem ve birikimlerini yazıya geçiriyor.

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz


TWITTER

Son Eklenenler