Notice: _load_textdomain_just_in_time işlevi yanlış çağrıldı. td-cloud-library alan adı için çeviri yüklemesi çok erken tetiklendi. Bu genellikle eklenti veya temadaki bazı kodların çok erken çalıştığının bir göstergesidir. Çeviriler init eyleminde veya daha sonra yüklenmelidir. Ayrıntılı bilgi almak için lütfen WordPress hata ayıklama bölümüne bakın. (Bu ileti 6.7.0 sürümünde eklendi.) in /var/www/vhosts/agaoglulevent.com/httpdocs/wp-includes/functions.php on line 6121
Akrabalık bağları ile ilgili kelimelerin kökenleri - Levent AĞAOĞLU - Page 41
Ana Sayfa Blog Sayfa 41

Akrabalık bağları ile ilgili kelimelerin kökenleri

0

Akrabalık bağlarını tanımlayan “anne, baba, yenge, amca, bacanak, baldız, görümce vb.” gibi kelimelerin kökenlerine dair güzel bir zincir yapalım. Herkes ateşin başındaki yerini alsın.

Akrabalar en yakınımızda olanlardır, zaten akraba kelimesi Arapça krb kökünden gelen akriba “yakınlar” kelimesiyle dilimize geçmiştir. Aile içerisindeki yakınlık ilişkileri dilimizde çeşitli şekillerde adlandırılmış, ilgili kelimeler hayatımızı her anlamıyla sarmıştır.

Dede, teyze, anne, hala ve daha nice kavram dilimizde oldukça güçlü bir yer edinmiş, günlük konuşmalar bu “hitap” üzerine kurulmuştur. Toplumumuz için hiç tanımadığı orta yaşlı bir hanıma “teyze”, orta yaşlı bir beye “amca” demek oldukça olağan bir durumdur.

Anne: Duyulduğunda dahi içimizde çiçekler açtıran bu kelime Eski Türkçe ana “çocuğu olan kadın veya bu duyguyla sarınmış olan kadın” kelimesinden gelmektedir. Ana veya anne kelimesi çocuk dilinde “na-na” söyleminden yansıma olarak türetilmiştir. Çocukların henüz konuşmayı bilmediği veya konuşmayı yeni öğrendikleri evrede söyledikleri anlamsız sözler “çocuk dili” olarak tanımlanmaktadır. Anne kelimesi de bu evrenin bir ürünüdür ve dile böyle yerleşmiştir. Anne kelimesi Türkçede “apa” ve “aba” halleriyle de kullanılmıştır.

Baba: Anne kelimesinden hemen sonra ve en az onun kadar sıcak şekilde dillendirdiğimiz “baba” kelimesi de dilimize çocuk dilinde yansıma kelime olarak geçmiştir. Eski Türkçe baba “çocuk sahibi erkek” kelimesinden gelen baba, çocuk dilinde “ba-ba” ses yansımasından türetilmiştir. Kelime dilimizde buba, babo, babı, babuş, bobo gibi çeşitli şekillerde söylenmiştir.

Dede: Takkesi, şapkası veya bastonuyla hafızamızda yer edinen, annenin veya babanın babası olarak tanımlayacağımız “dede” çocuk dilinde de-de “torunu olan erkek” kelimesinden türetilmiştir. Dede kelimesi dilimizde dedo, dide, dedem, dada vb. şekillerde söylenmiştir.

Nene: Basma elbiseleri, belki eşarbı, belki de ak saçlarıyla hafızamıza kazınan, annenin veya babanın annesi olarak tanımlayacağımız “nene” çocuk dilinde ne-ne “torunu olan kadın” kelimesinden türetilmiştir. Nene kelimesi dilimizde nine, neno, neni vb. şekillerde söylenmiştir.

Ağabey/Abi: Bizden büyük erkek kardeşimize hitap ederken kullandığımız “abi” kelimesi “ağabey” kelimesinden bozmadır. Ağabey, Eski Türkçe ağa “büyük kardeş ve saygın kişi” ve bey “baş, şef, efendi” kelimelerinin birleşiminden oluşturulmuştur.

Abla: Bizden büyük kız kardeşimize hitap ederken kullandığımız “abla” kelimesi Eski Türkçe apa- “büyük kadın, hanım” kelimesinden ekle türetilmiştir. Abla kelimesi dışında “büyük kız kardeş”i tanımlamak için kullanılan bir başka kelime “ece”dir. Eski Türkçe ece “saygın (özellikle kadın), büyük (özellikle kadın)” anlamına gelmektedir. Kelimenin “teyze” anlamında kullanımı da mevcuttur.

Hala: Babamızın kız kardeşini ifade ederken kullandığımız “hala” kelimesi esasen babamızın değil annemizin kız kardeşini ifade etmek için kullanılır. Hala kelimesinin “babanın kız kardeşi” anlamı dilimize özgüdür. Hala, dilimize Arapça hvl kökünden hāla “teyze, annenin kız kardeşi” kelimesinden geçmiştir. Hala kelimesi dışında dilimizde aynı anlamda “bibi” kelimesi de oldukça yaygın şekilde kullanılır.

Teyze: Annenin kız kardeşini ifade ederken kullandığımız “teyze” kelimesi Eski Türkçe tay “akraba” ve ece/eye “saygın kadın, büyük kadın” kelimelerinin birleşiminden oluşturulmuştur. Kelimenin “akraba olunan saygın” kadın anlamı “annenin kız kardeşi” olarak evrilmiştir.

Dayı: Annenin erkek kardeşini ifade ederken kullandığımız “dayı” kelimesi “teyze” kelimesiyle kökteştir ve Eski Türkçe tay “akraba” kelimesinden ekle türetilmiştir. Dayı “anne tarafından akraba” anlamındayken zamanla “annenin erkek kardeşi” anlamıyla dile böyle yerleşmiştir.

Amca: Babanın erkek kardeşini ifade ederken kullandığımız “amca” kelimesi Eski Türkçe apa/aba “baba” ve aça “ağabey” kelimelerinin birleşiminden türetilmiştir. Babanın kardeşi anlamı amca kelimesinde kendisini tam olarak göstermektedir. Amica, amuca, amıca kullanımı da mevcuttur.

Yenge: Kardeşin, amcanın veya dayının eşine hitap ederken kullandığımız “yenge” kelimesi Eski Türkçe “yanga” kelimesinden gelmektedir. Yenge, Eski türkçe yen- “yan taraf, kenar” kelimesinden ekle türetilmiştir. Kelimenin “yan taraf” ilişkisi ilgili akrabalık ilişkisine sahip kadının düğünlerde gelinin yanında durmasından, ona kılavuzluk etmesinden, yeni gelini yönlendirmesinden kaynaklanmaktadır. Kelime esasen “sağdıç”ın karşılığıdır. Sağdıç kelimesinde de benzer bir durum söz konusudur, sağdıç Eski Türkçe “sağ” ve “eş” kelimelerinden “sağ-da-eş” şeklinde türetilmiştir. Sağdıç “damadın sağında duran” anlamına gelmektedir.

inim kultekin  derken kardeşim (orhun k)

ini , ine  demek enişte (egede)

kangam demek amcam (orhun k)

emmi demek amca (egede)

Enişte: Kız kardeş, teyze ve halanın eşlerini ifade ederken kullandığımız “enişte” kelimesinin Orta Türkçe enüç “göze inen perde” kelimesinden ekle türetildiği düşünülmektedir. Kelimenin “göze inen perde” anlam bağlantısı açıklamaya muhtaçtır. Enişte kelimesinin Farsça engüşte “seçkin, zengin” kelimesinden türetildiği de düşünülmekle birlikte Türkçe olduğuna dair görüş daha güçlü görülmektedir.

Baldız: Erkeğe göre eşinin kız kardeşi anlamında kullanılan “baldız” Eski Türkçe baltız “küçük kız kardeş, kız kardeş” kelimesinden gelmektedir. Baldız kelimesinin Eski Türkçe bala “çocuk, küçük” kelimesinden ekle türetildiği düşünülse de bu görüşe şüpheyle yaklaşılmaktadır.

Görümce: Geline göre damadın kız kardeşini ifade eden “görümce” Eski Türkçe körimçi “görücü” kelimesinden gelmektedir ve körüm “görme, bakma” kelimesinden ekle türetilmiştir. Görümce “gelin görmeye giden” anlamında türetilmiş ve dilimize bir akrabalık sıfatı olarak yerleşmiştir.

Bacanak: Eşleri kardeş olan erkeklerin birbirlerini tanımlarken kullandıkları “bacanak” kelimesi Türkçe baca “kız kardeş, bacı” kelimesinden küçültme ekiyle türetilmiştir. Kelime zamanla ilgili anlamına evrilmiştir.

Kayınço: Erkeğe göre eşinin erkek kardeşini tanımlamak için kullanılan “kayınço” kelimesi Eski Türkçe kayın “evlilik yoluyla akraba” ve eçü “ağabey” kelimelerinin birleşiminden oluşturulmuştur. Kayınço “kayınbirader” olarak da kullanılmaktadır.

Kayınbaba kelimesi “kaynata” olarak da kullanılır ve burada yine benzer bir birleştirme söz konusudur. Kaynata kayın ve ata kelimelerinin birleşiminden oluşturulmuştur.

Kaynana kelimesi kayın “evlilik yoluyla akraba” ve ana “anne” kelimelerinin, kayınbaba ise kayın “evlilik yoluyla akraba” ve baba “ata, baba” kelimelerinin birleşiminden oluşturulmuştur.

Kaynana/Kayınbaba: Geline göre damadın anne ve babasını, damada göre ise gelinin anne ve babasını ifade etmek için kullanılan bu kelimeler Eski Türkçe kayın “evlilik yoluyla akraba” kelimesinden türetilmiştir.

Elti: Kardeş eşlerinden her birinin ötekini tanımlamak için kullandığı “elti” kelimesi Orta Türkçe el “iki bey arasında barışıklık” kelimesinden ekle türetildiği düşünülmektedir. Kelimenin elt- “götürmek, taşımak” fiilinden “ türetildiği görüşü de mevcuttur.

Dünür: Düğün, düğme, düğüm, dünür… Bunlar hep aynı kökten ve bağlamakla ilgili kelimeler…
Dünür, düğ- kökünden gelmektedir. Ağızlarda düğür de denir. Bağlayan, birleştiren anlamındadır.

Gelin, gel- fiilinden gelen kişi anlamında…

Damat kelimesinin Türkçesi güvey’dir , Eski Türkçesi küdegü. Bugünkü güt- fiilinden gelir. Bekleyen anlamındadır.

Kaynaklar: Gülensoy, Tietze, Nişanyan, Eren, Kubbealtı vd. çeşitli kaynaklar

Kaynak: https://twitter.com/KelimeKoken/status/1079102220111618050

ne güzel bir çalışma yaptınız. kutlarım. akrabalık isimleri hep türkçe. bu son derece önemli. ataların İL dediğine bugün DEVLET diyoruz. İL ise ancak ilişkiler ile vardır. Bu çok anlamlı. Devlet’in temeli aşiret değil, akrabalık (ilişki)..

By Bilge Tonyukuk Enstitüsü zaman: Aralık 29, 2018

Sun Tzu’nun Savaş Sanatı kitabındaki düşman kim?

0

Sarı Nehir’in dirsek yaptığı bölümde, şimdi burası neresi biliyor musunuz, Sarı Nehir’in içerisinde o düzlükte, Türklerle, Çinliler 2000 yıl boyunca durmadan savaştılar. 

Sun Tzu’nun millattan önce 500’lerde yazdığı Savaş Sanatı kitabının içinde düşman 962 kez yazar.

O düşman benim, Hun Türkü’dür ve savaşlar burada olmuştur, burası nedir, sol taraf  İç Asya, Türkistan oraya çıkış yolu.

dünyanın en gezgin ve zengin dili

0

Türkler;

  • Hind alt kıtasında dört dili (Türkçe, Arapça, Farsça, Sanksritçe)
  • Türkiye’de (Anadolu-Rumeli) ise üç dili (Türkçe, Farsça, Arapça)

harmanlayıp, dünyanın en gezgin ve zengin TÜRK DİLİNİ yarattılar.

DİL Yazıları

0
dünyanın en gezgin ve zengin dili

TÜRKÇE 674 BİN KELİME

ATEBETÜ’L HAKÂYIK VE İLK DÖNEM TÜRKÇE İSLÂMÎ ESERLER SEMPOZYUMU

Türkçe, Yazı ve Kitap

Fars Dilinin Oluşumuna Türkçe’nin Etkisi / Babek Cavanşir

Teoman Duralı Türkçe, Dil, Tarih, Coğrafya ve Ufuk

Türkçe’nin Dünya Dillerine Etkisi, Prof Dr Günay Karaağaç

Türkçenin, Yabancı Dillerle Alışverişleri

Osmanlıca Türkçe’dir!:Attila İlhan

BilimDili.Com Türkçe Bilim Dilidir..

Dilimiz ve Kültür: Prof Dr Mehmet Genç, 3.Kültür Ş…

İl (Devlet)’deki Dil

Yazarlar ve Şairler Biyografileri. Türk Dili ve Ed…

Türkler; dil din devlet tarih coğrafya göstergeler…

Altay Dilli Ülkeler Ailesi Nüfus (Milyon) ve Nüfuz…

ANTIQUE LANGUAGES AND TURKISH LANGUAGE/KADİM DİLLE…

Bin-yıllık Türkçe..

Türkçenin Etimoloji Sözlükleri

Eski Türkçe Sözlük ve Dizinler

Dildaşlar Birliği

Günümüzde Türk Dilinin Yazıldığı Alfabeler

Tefekkür Medeniyeti: Wikipedia Türk-Ural/Altay Dil…

İlk Türkçe matematik kitabı Kalkandelen’de (Makedo…

Tefekkür Medeniyeti: Dilimizdeki Arapça kökenli ke…

Tefekkür Medeniyetimiz – 6 : Diller

Google Türkçe Tercüme daha da gelişti.

Eski Türkçe / Osmanlıca Öğrenimi için Kaynaklar

Türkçe’deki Yazmalar ve Basmalar (Hazırlayan: Büle…

TÜRKÇE’NİN KOMŞU DİLLERE VERDİĞİ GİYİM KUŞAM KÜLTÜ…

TÜRKÇE’NİN ARAPÇAYA VERDİĞİ GİYİM KUŞAM KÜLTÜRÜYLE…

Arapça’daki Beslenme Kültürü ile ilgili Türkçe kel…

Türkistan ve Dil Birliği

Türk Dil Birliği, Levent Ağaoğlu, 2001

5G: 12.000 yıllık En Geniş Ağlar…

0

  5G: Bozkır (Step) ve Tarım Kuşağı sentezi

  1. Göbeklitepe (MÖ 9600-8200)
  2. Göktürk (552-744)
  3. İsmail Gaspıralı, 1851-1914,
  4. Sultan Galiyev  1880-1940
  5. Lev Nikolayeviç Gumilëv (1912-1992)

Lütfen aşağıdaki linklerin üzerine tıklayın.

 

 

By Bilge Tonyukuk Enstitüsü zaman: Mart 09, 2019

Beyler, Tonyukuk Yazıtı

0

[1] Tılığ keliirti. Sabi antağ: Yarış yazıda on tümen sü tirilti tir. Ol sabığ eşidip begler kop[un]

[1] Haberci getirdiler. Sözü şöyle: Yarış ovasında yüz bin asker toplandı der. O sözü işitip beyler bütün
[2] yanalım, anğ ubutı yig tidi. Ben anca tir men, ben Bilge Tonyukuk: Altun yışığ aşa keltimiz. İrtiş ögüzüg
[2] dönelim, temiz edepli olmak iyidir dedi. Ben şöyle derim, ben Bilge Tonyukuk: Altun ormanını aşarak geldik. İrtiş nehrini
[3] keçe keltimiz. Kelmişi alp tidi, tuymadı. Tengri Umay ıduk yir sub basa birti erinç. Neke tezer biz?
[3] geçerek geldik. Geleni cesur dedi, duymadı. Tanrı, Umay İlahe, mukaddes yer, su üzerine çökü verdi her hâlde. Niye kaçıyoruz?
[4] Öküş tiyin neke korkur biz? Az tiyin ne basmalım? Tegelim tidim. Tegdimiz, yulıdımız. İkinti kün
[4] Çok diye niye korkuyoruz? Az diye ne kendimizi hor görelim? Hücum edelim dedim. Hücum ettik, yağma ettik. İkinci gün
[5] örtçe kızıp kelti. Sürigüşdümüz. Bizinte iki uçı sırîgarça artuk erti. Terigri yarlıkaduk üçün öküş tiyin
[5] ateş gibi kızıp geldi. Savaştık. Bizden, iki ucu, yarısı kadar fazla idi. Tanrı lütfettiği için, çok diye
[6] korkmadımız, süngüşdümüz. Tarduş sadra udi yariydımız. Kağanın tutdumuz. Yabğusın şadın
[6] korkmadık, savaştık. Tarduş şadına kadar kovalayıp dağıttık. Kağanını tuttuk. Yabgusunu, Şadını
[7] anda ölürti. Eligçe er tutdumuz. Ol ok tün budunun sayu itimiz. Ol sabığ eşidip On Ok begleri budunı kop
[7] orda öldürdüler. Elli kadar er tuttuk. O aynı gece halkına haber gönderdik. O sözü işitip On Ok beyleri, milleti hep
[8] kelti, yükünti. Keligme beglerin budunın itip yığıp, azca budun tezmiş erti, On Ok süsin sületdim.
[8] geldi, baş eğdi. Gelen beylerini, milletini tanzim edip, yığıp az mikdarda millet kaçmıştı. On °k ordusunu sevk ettim.
[9] Biz yime süledimiz. Anı ert[t]imiz. Yinçü ögüzüg keçe Tinsi Oğlı aytığma bengilig Ek tağığ ertü[rtüm].
[9] Biz de Ordu sevk ettik. Anıyı geçtik. İnci nehrini geçerek Tinsi Oğlu denilen mukaddes Ek dağını aşırdım.

Atatürk ve İngilizler

0

BAŞKUMANDANLIK ERKÂNIHARBİYE RİYASETİ’NE

(6 KASIM 1918)

Numara 579 Şifre

Adana 6.11.34 (6 Kasım 1918)

Geciktiren idam edilir.

Başkumandanlık Erkânıharbiye Riyaseti Katına

Altı saat ara ile alınan biri açık diğeri şifreli 5.11.34 (5 Kasım 1918) tarihli iki telgrafınızın içeriğini ve şifreli olanı da çözmek için durup düşünmeye lüzum gördüğümü itiraf ederim.

İngilizlerin Halep civarındaki ordularını beslemek için İskenderun’dan faydalanmak istemeleri haklı değildir. Çünkü İngilizlerin eline geçmiş bulunan Halep vilayetinde ve yalnız Halep şehrinde milyonlarca erzak olduktan başka Mütareke Şartnamesi’nin 21. maddesine göre hakikaten Halep’teki İngiliz ordusuna iaşe bakımından yardım etmek gerekirse, pek çok erzak bulunan Kilis, Antep havalisinden özel tedbir ve tertiplerle erzak satılabilir. Sizi temin ederim ki, maksat Halep’teki İngiliz ordusunu beslemek olmayıp İskenderun’u işgal, İskenderun-Kırıkhan-Katma yoluyla hareket ederek Antakya-Dircemal-Ahterin hattında bulunan 7. Ordu’nun geri çekilme hattını kesmek ve bu Ordu’yu, 6. Ordu’ya Musul’da yaptığı gibi, teslim olmaktan kaçamayacak bir vaziyete sokmaktır. İngilizlerin Ermeni çetelerini bugün Islâhiye’de faaliyete geçirmiş olmaları da bu zanna kuvvet verecek mahiyettedir. İngiliz temsilcisinin centilmenliğini ve buna karşılık bu şekilde gönül alma yoluna gitmeyi anlamak ve takdir etmek nezaketinden uzak bulunduğunu arz ederim. Yunanistan’ın faaliyet sahasına çıkarılmasını sağlamakla İngilizlerin İskenderun’da ve İskenderun-Halep yolu üzerinde yerleşmelerindeki mantık ilişkisini anlayamadığım gibi, bu konuda hoşgörülü olmayı da tersine çok sakıncalı görüyorum.

***

Dolayısıyla, keyfiyetin taraf-ı devletlerinden İngiliz Suriye Ordusu Kumandanlığı’na tebliğine yardımcı olmakta mazurum. İskenderun’a her ne sebep ve bahane ile asker çıkarmaya teşebbüs edecek İngilizlerin ateşle engellenmesini ve 7. Ordu’ya bugün bulunan hatta gayet zayıf bir ileri karakol tertibatı bırakarak büyük kısmını Katma-Islâhiye istikametinde hareket ettirerek Kilikya sınırına geçirmesini emrettim.

İngilizlerin aldatıcı muamele, teklif ve hareketlerini İngilizlerden fazla haklı ve nazik gösterecek ve buna karşılık gönül alıcı emirleri uygulamaya yaradılışım elverişli olmadığından ve halbuki Başkumandanlık Erkânıharbiye Riyaseti’nin görüşünü uygulamadığım takdirde birçok itham altında kalmam tabii olduğundan, kumandayı hemen teslim etmek üzere yerime tayin edeceğiniz kişinin süratle tebliğinin emredilmesini hasseten istirham ederim.

Mustafa Kemal

Şifre edilmiştir. 6.11.34 (6 Kasım 1918) 3 evvel’de telgrafhaneye gönderilmiştir.

By Bilge Tonyukuk Enstitüsü zaman: Mayıs 24, 2019

Şehid Kardeşler: Şehzade Süleyman Paşa ve 1.Murat (Hüdavendigar)

0

Şehzade Süleyman Paşa (1316 – 1357)
Süleyman Paşa’nın doğum tarihi kesin değildir ancak 1316 yılında doğduğuna dair bilgiler bulunmaktadır. Orhan Gazi’nin oğludur. Annesi Nilüfer Hatun’dur.
İlk görevine Gerede’de yöneticilikle başladı. 1330’da İznik’in, 1337’de İzmit’in fethine katıldı. Babası tarafından İzmit ve çevresi tımar olarak kendisine verildi. 1345’te Karesioğulları topraklarının fethinde bulundu. Edincik, Biga, Lapseki ve çevresini de alarak, Karesi (Balıkesir) sancakbeyliğine atandı. 1346’da Orhan Gazi tarafından Bizans İmaparatoru Kantakuzinos’un yardımına gönderilerek iki kez Rumeli’ye geçti.
Selanik’in kurtarılmasında Bizans donanmasına yardım etti. 1352’de Sırpları ve Bulgarları Dimetoka’da yenerek Kantakuzinos’un Edirne’ye girmesinde rol oynadı. 1353’te Anadolu’ya dönerken, yardımlarına karşılık kendisine bırakılan Gelibolu’da Çimbi kalesine asker yerleştirdi. 1354’te Rumeli’nin fethi amacıyla Gelibolu’ya geçerek Bolayır’dan Rodosto’ya (Tekirdağ) değin uzanan Marmara kıyılarını Osmanlı topraklarına kattı.
Biga’dan göç ettirdiği Türkmenleri buralara yerleştirdi. Bursa’ya döndükten sonra aynı yıl Ankara’nın alınmasıyla sonuçlanan seferde komutanlık yaptı. 1356’da yeniden Rumeli’ye geçerek Akçaliman, Eksalimiye, Ayasoloniya kalelerini aldı. Bolayır’ı üs yaparak, akınlarını Gelibolu ve Keşan yönünde yoğunlaştırdı. Askeri başarılarının doruğundayken bir av sırasında uğradığı kaza sonucu öldü (1357).
Murad I (1326 – 1389)
Murad I   (1326 - 1389)

Sultan Birinci Murad 1326’da Bursa’da doğdu. Babası Orhan Gazi, annesi Bizans tekfurlarından birinin kızı olan Nilüfer Hatun’dur (Holofira). Sultan Birinci Murad uzun boylu, değirmi yüzlü ve iri burunluydu. Kalın ve adaleli bir vücuda sahipti. Başına mevlevi sikkesi üzerine testar sarılı bir başlık giyerdi. Çok sade giyinir ve kırmızı zeminli beyaz elbiseden hoşlanırdı.
İlk eğitimini annesi Nilüfer Hatun’dan aldı. Daha sonra tahsilini tamamlamak için gittiği Bursa Medreselerinde ilim ve sanat adamları ile beraber yaşadı. Sultan Birinci Murad, gayet nazik, sevimli ve çok halim selimdi. Alim ve sanatkarlara hürmet gösterir, fakirlere ve kimsesizlere şefkatli davranırdı.
Dahi bir asker ve devlet adamıydı. “Derviş Gazilerin Şeyhlerinin Kralı Murad Gazi” diye anılan Sultan Birinci Murad, bütün hayatı boyunca plânlı ve programlı hareket etti. Sultan Birinci Murad, Bizans Kilisesi’ne göre bir kâfir ve İsa düşmanı olarak görülse de, fethettiği yerlerde yaşayan Hıristiyan halka Papa’dan daha iyi davrandığı için onların sevgisini kazanmıştı. 1382 yılından itibaren “Murad Hüdavendigar” diye anılan Sultan Birinci Murad, Birinci Kosova Savaşı’ndan sonra savaş alanını gezerken, Sırp Kralı Lazar’ın damadı tarafından haince hançerlenerek şehit oldu (1389).
İDARİ DÜZENLEMELER
İlk kazasker tayinleri Sultan Murad Hüdavendigar devrinde başladı. Çandarlı Kara Halil Paşa ilk kazasker, Lala Şahin Paşa da padişah ailesi dışından ilk beylerbeyi olarak tayin edildiler. Sultan Murad Hüdavendigar’ın yaptığı önemli işlerden birisi de Tımar Kanunu’nu çıkarmasıydı. Buna göre 17. asıra kadar devam eden ve Osmanlı ordusunun belkemiğini teşkil eden eyalet askerleri de denilen tımarlı sipahiler oluşturuyordu. Sipahiler barış zamanı eyaletlerde, köylerinde oturarak taşrada asayişi temin ediyor, savaş zamanı ise hemen sefere çıkabilecek bir askeri kuvveti oluşturuyorlardı.
Bunlar köylerindeki yapılan ziraattan aldıkları öşürle geçindiklerinden dolayı devlet de hiç masraf etmeden daimi bir orduyu elinde tutabiliyordu. Ayrıca Yeniçeri Ocağı’nın temeli sayılabilecek olan Pencik Kanunu, yine onun döneminde çıkartıldı (1361). Bu kanunla, fethedilen yerlerden esir alınan Hıristiyan çocukları, Osmanlı ordusuna “devşirme” olarak alınmaya başlandı. Çandarlı Kara Halil Paşa ve Kara Rüstem Paşa Osmanlı Devleti içindeki ilk mali düzenlemeleri onun devrinde yaptılar.
Sultan Murad Hüdavendigar’ın bütün hayatı sınır boylarında ve savaş meydanlarında geçti. Rumeli’den Anadolu’ya, Anadolu’dan Rumeli’ye durmadan dinlenmeden seferler yapan Sultan Murad Hüdavendigar, bizzat katıldığı 37 savaşın hepsini kazandı. Emrindeki kumandan ve valilerle uyum içinde çalıştı.
Sultan Murad Hüdavendigar, 1360 yılında Karadeniz Ereğlisi’ni fethetti. Taht değişikliği sırasında elden çıkan Ankara ve Sultanönü’nü de 1361 yılında Ahilerden geri aldı. Komşu devletlerle dostluğa önem veren, ama fırsatlardan yararlanmasını da iyi bilen Murad Hüdavendigar, aynı yıl içinde Çorlu, Keşan, Dimetoka, Pınarhisar, Babaeski, Lüleburgaz kalelerini ve Gümülcine, Eski Zağra ile Yenice dolaylarını fethetti.
Sultan Murad Hüdavendigar’ın Trakya’daki asıl hedefi, stratejik bir öneme sahip olan Edirne’yi almaktı. Trakya’da daha önce yaptığı fetihler sayesinde Edirne’ye yapılabilecek bir Bizans yardımı engellenmiş oluyordu. Lala Şahin Paşa komutasındaki Türk birlikleri Edirne’yi kuşattı. Rum ve Bulgar kuvvetleri yapılan çatışmada yenildiler. Bir süre yardım gelmesini bekleyen şehir, umudunu kesince teslim olmak zorunda kaldı (1362).
SIRP SINDIĞI SAVAŞI
Edirne’nin fethi Türklere Balkan fetihlerinin yolunu açtı. Lala Şahin Paşa, Bulgaristan’a girerek Filibe’yi, komutanlarından Evrenos Bey ise Serez’i aldılar (1363). Yeni fethedilen yerlere Türkler yerleştirildi. Edirne ve Filibe’nin fethi bir haçlı seferinin düzenlenmesine neden oldu. Papa V. Urban’ın teşvikiyle Sırplar ve Bulgarlar başta olmak üzere Macar, Bosna ve Eflaklılar, büyük bir haçlı ordusu hazırlayarak Edirne üzerine harekete geçtiler.
Osmanlı komutanlarından Hacı İlbey ordusu ile beraber, Meriç vadisi boyunca düzensiz bir şekilde ilerleyen düşmanların bu durumundan yararlandı. Kuvvetlerini üçe ayırarak bir gece baskını düzenleyen Hacı İlbey, büyük bir zafer elde etti (1364).
Tarihe Sırp Sındığı Savaşı olarak geçen bu zaferle, Rumeli’deki Türk hakimiyeti kesinleşti ve ilk Haçlı Ordusu etkisiz hale getirildi. Osmanlı birlikleri Sırp Sındığı Savaşı’ndan sonra Bulgaristan’a girdiler ve yukarı Bulgaristan’ı fethettiler. Karşı koyamayacağını anlayan Bulgar Kralı Yuvan Şişman, Osmanlı Hakimiyetini kabul etti ve kız kardeşi Maria’yı Murad Hüdavendigar’a verdi (1369).
Osmanlı Ordusu Makedonya üzerine yürüdü. 1371 yılında kazanılan Çirmen Zaferi ile Makedonya Osmanlı topraklarına katıldı. Sırp Kralı Lazar da, Bulgaristan Kralı gibi Osmanlı hakimiyetini kabul etti ve yıllık vergiye bağlandı. Çandarlı Hayreddin Paşa komutasındaki Türk birlikleri Selanik Zaferini kazandı (1374). Niş (1375), İştip, Manastır, Pirlepe (1382) fethedildi. Osmanlı birlikleri Arnavutluk ve Bosna-Hersek içlerine akınlar düzenledi. 1385 yılında Ohri fethedildi. Aynı yıl Arnavutluk’da Savra zaferi kazanıldı. Bir yıl sonra Sofya’nın fethi gerçekleştirildi.
1381 yılında Şehzade Bayezid’ın Germiyan Hükümdarı Süleyman Şah’ın Kızı Devlet Hatun’la evlenmesi dolayısıyla, Kütahya, Simav, Eğrigöz ve Tavşanlı Osmanlılara verildi. Aynı yıl Hamidoğulları Beyliğinden altı şehir parayla satın alındı. Balkanlardaki fetihler devam ederken, Murad Hüdavendigar bir yandan da Anadolu taraflarına yöneldi. 1386 yılında Konya Ovası’nda ilk Osmanlı Karaman Savaşı yapıldı.
I. KOSOVA SAVAŞI
Türklerin Balkanlardaki ilerlemeleri yeni bir Haçlı seferinin düzenlenmesine sebep oldu. Vezir Çandarlı Ali Paşa komutasındaki Osmanlı Ordusu, Bulgarları etkisiz hale getirdi. Türk Ordusu ilerleyerek Kosova’da Haçlılarla karşılaştı. Üstün haçlı ordusu Sultan Murad Hüdavendigar’ın kurdurduğu “Topçu Ocağı”nın kullandığı topun etkisi ile dağıldı. Top, tarihte Türkler tarafından ilk kez Birinci Kosova Savaşı’nda kullanıldı. Bu savaştan sonra Balkanlardaki Türk hakimiyeti güçlendi ancak Sultan Murad Hüdavendigar şehit oldu. Babası Orhan Gazi’nin ölümünde 95.000 km.kare olan devlet topraklarını 500.000 km.kare’ye çıkarmayı başaran Sultan Murad Hüdavendigar büyük bir padişahtı.
MİMARİ
Sultan Murad Hüdavendigar, savaşların ve fetihlerin yanı sıra imar işlerine de gereken önemi verdi. Bursa’da camiler, medreseler ve imarethaneler yaptırdı. Bursa Hüdavendigar Camii, Bursa Şehadet Camii, Filibe Hüdavendigar Camii ve Gelibolu Hüdavendigar Camii bunlardandı. İlk Edirne Sarayı’nı da inşa ettiren Sultan Murad Hüdavendigar birçok mescit, hamam, han, kervansaray, çeşme ve köprü yaptırdı. Minarelerden salatu selam okuma adetleri onun devrinde başladı.
Erkek çocukları: Yakub Çelebi, Yıldırım Bayezid, Savcı Bey ve İbrahim
Kız çocukları: Nefise ve Sultan Hatun

I. Murad

Vikisöz sitesinden

Gezinti kısmına atla Arama kısmına atla

I. Murad

Doğumu
1326
Bursa
Ölümü
1389 (63 yaşında)
Kosova

Murat Hüdavendigâr

Konuyla ilgili diğer Wikimedia sayfaları:

Commons‘da I. Murad ile ilgili çoklu ortam dosyaları bulunmaktadır.

Vikipedi‘de I. Murad ile ilgili ansiklopedik bilgi bulunmaktadır.

  • “Attan İnmeyesüz!”
Kosova Savaşı’nda zafer kazanıldıktan sonra, savaş meydanını dolaşırken, Sırp Kralı Lazar’ın damadı Miloş Obiliç adlı bir suikastçı tarafından saplanan bir hançerle şehid edilmesi üzerine ölmeden önceki son sözleri ve oğlu Yıldırım’a vasiyeti
  • İçinizde benden şikâyeti olan kim varsa meydana çıksın, kendisini dinleyeceğim, şikâyeti doğru ise hak vereceğim.[1]
(Şehzade Savcı Bey isyanında isyancı askerlerin karşısındaki konuşması.)
  • Şu ahmak zalimin yaptığı işe bakın! Ben Allahu Taala yolunda, ülkemi bırakıp bir aylık yol kâfir içine gireyim, gece-gündüz ömrümü gazaya sarfedeyim, yeyip içmeyi terkedeyim, belâ ve mihneti seçeyim, o gelsin, bir bölüm mazlum Müslüman’ın üzerine düşsün yağma etsin, incitsin![1]
(I. Murat seferdeyken Karamanoğlu Ali Bey’in Beyşehir‘i yağmalaması üzerine demiştir.)
  • Hey bedbaht, benim gazama mani olur, ben gazada iken Müslümanlar’ı incitirsin. Senin kökünü kazımayınca ben huzur içinde gaza edemem. Seninle nasıl barışırım, gazaya mani olanla gaza etmek, en büyük gazadır![2]
(Karamanoğlu Ali Bey’in barış teklifi üzerine demiştir.)
  • Barışı daha önce isteyecekti, ordu toplayarak buraya kadar geldikten sonra işi yarım bırakamam. Zaten kaç defa sözünden caydı… Var gücünü pazusuna vererek her ne sözü ve hüneri varsa yapsın, er olsun, erlik göstersin, işi bir yana edelim. Benim her yıl gaza etmeme mani olmaya çalışır: Gazaya mani olanlarla gaza etmek en büyük gazadır. Bu yıl kâfirlerle gazadan kaldık, bari onun şerini def edelim.[2]
(Ali Bey’in ikinci barış teklifi üzerine Kütahya ordugahındaki çadırında söylemiştir.)
  • Bir ordunun kuvveti sayıca fazla olmasından gelmez![2]
(I. Kosova Muharebesi öncesinde Haçlı ordusunun Osmanlı ordusundan üç kat büyük olduğunu söyleyen elçiye söylemiştir.)
  • İslam’ın zaferi benim kurban olmama bağlı ise, şehitlik şerbetini nasip buyurmasını Cenab-ı Hak’tan dua ve niyaz etmiştim. Duam kabul olundu. Büyük Allah’a hamd ve sena olsun ki, hayatım, askerlerimin zaferini gördükten sonra sona eriyor… Oğlum Bayezid’e biat ediniz. Sakın esirleri incitmeyiniz. Mal ve namuslarına tecavüz etmeyiniz. Ben artık sizleri ve kahraman ordumuzu Büyük Allah’a emanet ediyorum.[3]
(I. Kosova Muharebesi’nde suikaste uğradıktan sonra ölürken söylediği son sözleri.)

İlk Yerleşmeler

0

çatalhöyük kızılırmak ile ilgili görsel sonucu